Varis Tedavisinde Yaklasım

Günümüzde varis tedavisi basit kompresyon çoraplarından başlayıp oldukça komplike cerrahi yötemlere kadar geniş bir spektrumu içermektedir. Tedavi seçeneklerindeki bu çeşitlilik doğru ve tam teşhisi gerekli kılmaktadır. Günümüzde uzayan yaşam ve artan konfor beklentisi toplardamar hastalıklarının hakettiği ilgiye kavuşmasını sağlamıştır. Teşhis yöntemlerindeki çeşitliliğe teknolojinin katkısı yadsınamaz. Hastanın kompresyon çoraplarında renk seçebilmesi bile bunun basit bir göstergesidir.

Hastalığın tedavisinde öncelikle KEAP sınıflaması yapılarak hastanın mevcut durumu belirlenmeli ve tetkikler bu kriterlere uygun olarak istenilmelidir. Tedavi skleroterapi, lazer tedavisi, flebektomi, strpping, safen ven ligasyonu gibi girişimsel yaklaşımların yanısıra sadece kompresyon çoraplarını da içermektedir. Her ne kadar tedavi endikasyonları hastalığın evresi ve hekimin tercihi ile alakalı olsa da farklı hastalar arasında yakınmalar göre farklı yaklaşımlar da söz konusu olmaktadır.

Varis Çorapları:
Yakınmaları az olan veya cerrahi riski yüksek olan hastalarda varis çorapları önerilmektedir. Varis çorapları varislerin yerleşimine ve varisin evresine göre farklı gruplarda sınıflandırılmaktadır. Yerleşime göre dizaltı, dizüstü veya kasık boyu olarak ayrılır. Ancak hastalar sıklıkla giyilmesi en kolay ve en konforlu olan dizaltı varis çoraplarını tercih etmektedirler. Varisin evresine göre ise koruyucu, hafif, orta ve yüksek basınçlı varis çorapları bulunmaktadır.

Varis çorabının hastalık üzerinde tedavi etkisi göstermesi için kullanımına dikkat etmek gerekmektedir. Ne yazık ki, gerek hasta uyumsuzluğu gerekse hastalık ve tedavi yönteminde bilgilendirme yetersizliği nedeni ile varis çorapları yanlış kullanım sonucunda tedavi edici etkisini yitirmektedir. Varis çorapları toplardamarların en boş olduğu saatte giyilmelidir. Bu nedenle en uygun olan zaman sabah yataktan kalkmadan once giyilmesidir. Ancak bu mümkün değilse, hasta bacaklarını 5-10 dakikalık süre boyunca yüksekte tutmalı ve yeterli toplardamar kan dönüşümü sonrasında varis çorabını giymelidir. Hasta gün içerisinde varis çorabını çıkarmamalıdır. Sanıldığının aksine gece yatarken çorabı çıkarmakta herhangi bir sakınca yoktur.

Skleroterapi:
Skleroterapi, iğne tedavisi olarak bilinmektedir. Bu tedavi yönteminde amaç; ince iğneler yardımı ile toplardamarların içerisine ilaç vererek damarın tıkanmasını sağlamaktır. Telenjektazi yani kılcal damar tedavisinde kullanılır. Orta ve büyük çaplı damarların tedavisinde başarı şansı düşük olduğu için önerilmemektedir. Uygulanan damarın çapı arttıkça başarı şansı azalmaktadır. Bu girişim basit muayenehane ve poliklinik koşullarında dahi yapılabilmektedir. Her seansta anaflaktik reaksiyon göz önüne alınarak belirli bir alan ve belirli bir doz aralığında tedavi uygulanmalıdır.

Kılcal damarların yerleşimine göre hastaya uygun yatış pozisyonu verilir. Cilt alkol ile temizlenerek aşırı keratin uzaklaştırılır ve cilt gerilerek hedef damara girilip sklerozan madde yavaş bir şekilde enjekte edilir. Bacak elastik bandaj ile sarılarak kompresyon sağlanır ve olası bir komplikasyona karşı hasta 30 dakika süresince yakın çevrede yürütülür.

Skleroterapi kılcal damarları tedavisinde etkin bir yöntem olmakla birlikte çekinilen birçok nadir yan etkiye sahiptir. Anaflaksi, döküntü tarzında allerjik reaksiyonlar, kompresyonun yetersiz olmasına bağlı olarak tromboflebit, damar dışına ilaç enjeksiyonu sonrası cilt nekrozu, uzun dönemde geçtiği bilinen hiperpigmentasyon gelişebilecek komplikasyonlardır.

Sonuç olarak hastanın genellikle estetik kaygı ile başvurduğu telenjektazi tedavisinde, yöntemin tüm olumlu ve olumsuz sonuçları anlatılmalı ve sonrasında uygulşamaya başlanılmalıdır.

Lazer Tedavisi:
Varislerin lazer ile tedavisi son yıllarda gittikçe artan sıklıkla kullanılmaktadır. Başlangıçta sadece yüzeyel lazer kullanılırken teknolojinin gelişmesi ile damar içi lazer uygulaması da yaygınlaşmıştır.

Burada şekilde görüldüğü gibi modern endovenöz lazer uygulamaları ile varis tedavisi işlem sonrası morluk ve kanamalar en aza inmiş, hasta açısından da ameliyat sonrası dönem son derece rahat hale gelmiştir. Hasta işlemden bir kaç saat sonra yürüyerek evine gitmekte, ertesi günü günlük eylemlerini hiçbir engel olmadan rahatlıkla sürdürebilmektedir.

Yüzeyel lazer; 1 mm ve daha küçük varisler için yani kılcal damarların epilasyon gibi dışarıdan lazer ışını ile yakılması işlemidir. Cildin dışından verilen lazer ışınları ile çapı 1 mm altında olan toplardamar genişlemeleri yok edilebilir ancak geniş çaplı damarlar lazer ile tedavi edilmemelidir. Damarı kapatmak için gereken yüksek enerji ciltte yanıklara, renk değişikliğine ve parşömen görünümüne neden olabilir.

Damariçi lazer; (endovenöz lazer); son 5 yıldır geniş klinik deneyimlerle tecrübesini kanıtlamış bir yöntem olup büyük varislerin kapatılmasına yönelik en popüler tedavi seçeneğidir. Endovenöz lazer tedavisinde çok yoğun ışın demeti olan lazer enerjisi kullanılır. Çok hassas olarak sadece hedeflenen dokuya ışık enerjisini sunan lazerler, çevre dokuyu etkilemezler. Damariçi lazerle varis tedavisin çok az ya da hiç yan etkisi olması, hastanede kalış süresini azaltması, çok az yara izi bırakması açısından oldukça etkin bir tedavi yöntemidir.

Bu teknikle ayak bileği ya da dize yakın bölgeden local anestezi sonrası lazer kateteri yerleştirilir ve ultrasonografi ile lazer kateterinin yerleşimi kontrol edilir. Kateter istenilen seviyeye çıkarılır ve lazer kaynağı çalıştırılarak kontrollü olarak damar içten kapatılır.kapanan bu damar tüm vücudun kan akımının ancak %5-10 civarı miktarını taşımaktadır ve kan otomatik olarak diğer sağlıklı damarlara yönelir.

İşlem sonrası kompresyon çorabı giydirilir ve hastaya yürümesi önerilir. Klasik ameliyatın aksine kompresyon çorabını 2-7 gün süresince kullanması yeterlidir. %98 oranında başarı şansı vardır.

Cerrahi Tedavi; Varis nedeni ile operasyon planlanan hastaların büyük kısmında kasık bölgesindeki safenofemoral bileşkede kapak yetersizliğine bağlı gelişen reflü mevcuttur ve bu olgularda tekrar gelişmeyi önlemek amacı ile mutlaka bu bölgeye müdahele gerekmektedir.
Cerrahi tedavide uygulanan yöntemler:
- Flebektomi
- Safen ven ligasyonu
- Safen ven stripping olarak bilinmektedir.

Açık varis ameliyatı geçiren hastalarda kozmetik sonuçlara ek olarak, hastanın ameliyat sonrası nekahat dönemi bir – iki gün sürebilmektedir. Hastaların uzun dönem takiplerinde de endovenöz lazer uygulamaları daha avantajlı gözükmektedir.

Flebektomi: Variköz toplardamarların cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Hasta ayakta iken damarın sınırları çizilir ve lokal anestezi ile birkaç milimetreyi geçmeyen kesiler yapılarak variköz damar dışarı çıkarılıp bağlanır. Operasyon bitiminde sıkı kompresyon bandajı uygulanmalıdır.

Safen Ven Ligasyonu: Safen ven stripping en sık kullanılan cerrahi yöntem olmakla beraber artan koroner bypass ameliyatları ile birlikte yaşamın ileri dönemlerinde gerekebileceği için safen venin korunması düşünülmektedir. Reflüyü yoketmek amacı ile kasık bölgesine yapılan kesi ile safenofemoral bileşkede ligasyon yapılır.

Safen Ven Stripping: En sık kullanılan cerrahi tedavidir. Cerrah kasık bölgesine kesi yaparak safenofemoral bileşkeye dek olan tüm yan damarları bağlayarak bağlantıyı koparır. Baldır veya bilek seviyesinde safen ven bulunur distali bağlanarak proksimali kesilip stripper denilen tel damar içerisinden kasığa dek ilerletilir. Stripper geri çekilir ve kompresyon uygulanır. Safen ven stripping sonrası subkutan kan ekstravazasyonu nadiren cilt pigmentasyonuna neden olabilir.